lady q  


Çocuk İstiyorum Dayanışma Derneği – Tüp Bebek

Tüp Bebek Tedavileri Soru Cevap. Op.Dr.Erbil Yağmur

Tüp Bebek Tedavileri Soru Cevap. Op.Dr.Erbil Yağmur

Tüp Bebek Tedavileri Soru Cevap .Op.Dr.Erbil Yağmur

Erkek Faktörü ve Güncel Yaklaşımlar Işığında Tüp Bebek Tedavisinin Değerlendirilmesi

Bilimsel Toplantı Geri Bildirimleri ve Klinik Soru–Cevaplar

Giriş

Tüp bebek tedavisi, kadın ve erkeğin birlikte değerlendirildiği, çok sayıda değişkenin bir arada ele alınmasını gerektiren kompleks bir tedavi sürecidir. Son yıllarda genetik, embriyoloji laboratuvar uygulamaları ve erkek infertilitesi alanlarında önemli gelişmeler yaşanmakta; bu gelişmeler klinik pratiğe giderek daha fazla yansımaktadır. Bu Canlı yayın da, erkek infertilitesine odaklanan bilimsel bir toplantının değerlendirilmesi ve hastalardan gelen sorulara verilen klinik yanıtlar, akademik bir çerçevede sunulmaktadır.

Erkek infertilitesi odaklı bilimsel toplantının temel çıktıları nelerdir?

Yıl içerisinde planlanan iki bilimsel toplantıdan ilki uterin faktörlere, ikincisi ise erkek infertilitesi ve sperm sorunlarına odaklanmıştır. Bu toplantıların özellikle seçilmesinin nedeni, bilimsel kongrelerde pratik klinik uygulamalara yeterince yer verilmemesi ve sahada karşılaşılan sorunların hasta lehine yeterince ele alınmadığının düşünülmesidir. Erkek infertilitesi toplantısı, katılımcı sayısı ve içerik derinliği açısından dikkat çekici olmuş; kadın hastalıkları ve doğum uzmanları, ürologlar, embriyologlar, genetik uzmanları ve tüp bebek hemşirelerinin katılımıyla multidisipliner bir yapı oluşturuldu.

Katılımcı geri bildirimleri, toplantıda klasik bilgilerin ötesinde, klinik pratiğe doğrudan etki eden yeni yaklaşımların ele alındığını göstermiştir. Özellikle genetik alanındaki hızlı gelişmeler, embriyoloji laboratuvarlarında süreç odaklı iyileştirmeler ve ülkemizdeki tüp bebek merkezlerinin başarı oranlarının uluslararası merkezlerle karşılaştırılabilir düzeyde olması öne çıkan başlıklardır. Bundan sonraki dönemde, gebelik oranlarını dramatik şekilde artıran tekil gelişmelerden ziyade, küçük ama sürekli ilerlemelerin etkili olacağı vurgulandı.

Tüp bebek tedavisinde erkek faktörünün rolü yeterince ele alınıyor mu?

Tüp bebek tedavisi teorik olarak çiftin ortak tedavisi olarak tanımlansa da, pratikte erkek faktörünün çoğu zaman geri planda kaldığı görülmektedir. Klinik veriler ve hasta takip oranları incelendiğinde, erkek infertilitesiyle ilgili içeriklerin kadınlar tarafından çok daha fazla takip edildiği dikkat çekmektedir. Erkeklere ait sorunların çoğu zaman kadın eşler tarafından yönetildiği, oysa sperm kalitesinin iyileştirilmesinin birçok durumda daha ulaşılabilir olduğu belirtilmektedir. Bu nedenle erkek infertilitesine yönelik farkındalığın artırılması, tedavi başarısı açısından kritik bir gereklilik olarak değerlendirilmektedir.

Embriyo havuzu (embriyo pooling) nedir ve hangi avantajları sağlar?

Embriyo havuzu yöntemi, tek bir yumurta toplama işleminde elde edilen sınırlı sayıdaki embriyonun hemen transfer edilmesi yerine, birden fazla yumurta toplama döngüsüyle embriyo sayısının artırılmasını hedefleyen bir yaklaşımdır. Bu yöntem sayesinde embriyolar blastokist aşamasına kadar büyütülmekte, transfer başına gebelik oranları artırılmakta ve fazla embriyolar dondurularak saklanabilmektedir.

Embriyo havuzu uygulaması, hastanın hem maddi hem de fiziksel olarak korunmasını amaçlar. Tek embriyo ile düşük başarı oranıyla yapılan tekrar eden transferler yerine, daha yüksek gebelik şansı sunan planlı transferler mümkün olmaktadır. Bu yaklaşımın en önemli avantajlarından biri de transfer sonrası başarısızlık ve düşük riskinin azaltılmasıdır.

Sağlıksız bir gebelikten sonra sağlıklı gebelik mümkün müdür?

Sağlıksız gebelik kavramı; gelişmeyen gebelik, düşükle sonuçlanan gebelik veya ilerleyen dönemde fetal anomali saptanan gebelikleri kapsayabilir. Bu tür gebelik öykülerinin ardından tamamen sağlıklı bir gebelik oluşması mümkündür. Ancak her durumun kendi içinde detaylı olarak değerlendirilmesi gerekmektedir. Gebeliğin hangi aşamada ve hangi nedenle sonlandığı, sonraki tedavi planını belirleyen temel unsurlardır. Bu nedenle kişiye özel değerlendirme yapılması esastır.

Tüp bebek tedavisi başarısızlığından sonra ne kadar süre beklenmelidir?

Geçmişte tüp bebek denemeleri arasında uzun bekleme süreleri önerilirken, güncel yaklaşımlar bu sürenin çoğu hasta için gerekli olmadığını göstermektedir. Bekleme süresi, hastanın klinik durumuna, ek cerrahi gereksinimine veya yapılması planlanan ek tetkiklere bağlı olarak değişir. Ek bir operasyon ya da uzun sürede sonuçlanan genetik testler söz konusu değilse, yeni bir deneme için uzun süre beklenmesine gerek olmayabilir. Tedavi süreci, hastanın embriyo durumu ve rahim koşulları göz önünde bulundurularak planlanmalıdır.

Embriyonun 3. günden 5. güne ulaşmasını etkileyen faktörler nelerdir?

Embriyonun blastokist aşamasına ulaşabilmesi hem gamet kalitesine hem de laboratuvar koşullarına bağlıdır. Yumurta ve sperm kalitesini etkileyen yaşam tarzı faktörleri, beslenme, vücut kitle indeksi, sigara ve alkol kullanımı gibi değişkenler önemli rol oynar. Bunun yanı sıra embriyoloji laboratuvarının teknik altyapısı, kullanılan ekipmanlar, günlük denetimler ve işlemleri gerçekleştiren ekibin deneyimi belirleyici faktörlerdir.

Embriyonun genetik yapısı da kritik bir unsurdur. Kromozomal açıdan ciddi bozukluklar içeren embriyolar genellikle 5. güne ulaşamaz. Sperm kalitesine bağlı içsel parametreler de bu süreçte etkili olmaktadır.

Biyokimyasal gebelik nasıl değerlendirilmelidir?

Biyokimyasal gebelik, sıfır yanıt alınan bir tedaviye kıyasla daha umut verici bir sonuç olarak değerlendirilmektedir. Bu durum, embriyonun rahme tutunabildiğini ve rahim hazırlığının yeterli olduğunu gösterir. Böyle bir durumda, sorun çoğunlukla embriyonun genetik yapısı veya bazı uterin faktörlerle ilişkilendirilir. Rahim tutuculuğunun sağlanmış olması, sonraki tedaviler için olumlu bir göstergedir. Bu nedenle biyokimyasal gebelik yaşayan hastalarda değerlendirme embriyo kalitesi ve olası uterin faktörler üzerinde yoğunlaştırılmalıdır.

Azospermi olgularında tekrar mikro-TESE öncesi nasıl bir yol izlenmelidir?

Azospermi hastalarında ilk mikro-TESE girişiminin negatif sonuçlanması, tedavinin sona erdiği anlamına gelmemektedir. Güncel veriler, hormon tedavilerinin sperm bulunma olasılığını artırabildiğini göstermektedir. Bu tedaviler genellikle birkaç aylık bir süreci kapsar ve hasta bazında yanıt değişkenlik gösterebilir. Mikro-TESE işleminin amacı, testise en az zarar vererek en yüksek oranda sperm elde etmektir. Deneyimli ekipler tarafından, doğru bölgelerden alınan sınırlı örneklerle yapılan işlemler başarı şansını artırmaktadır.

Bazı olgularda, daha önce sperm elde edilemeyen hastalarda, medikal tedaviler sonrasında ejakülatta sperm saptanabildiği ve bu spermlerin kullanıldığı bildirilmektedir. Bu nedenle azospermi olgularında genel değerlendirme yapılmalı, sadece sperm varlığına odaklanılmamalıdır.

Genel değerlendirme neden bu kadar önemlidir?

Tüp bebek tedavisinde tek bir probleme odaklanmak, hem hasta hem de embriyo açısından haksızlık oluşturabilir. Erkek faktörü saptandığında, diğer tüm faktörlerin göz ardı edilmesi doğru değildir. Kadının genel sağlık durumu, hormonal dengesi ve ek hastalıkları mutlaka değerlendirilmelidir. Örneğin, eş zamanlı saptanan tiroid hastalıklarının erken tanı ve tedavisi, tedavi başarısını doğrudan etkileyebilir. Bu nedenle tüp bebek tedavisi, bütüncül bir bakış açısıyla ele alınmalıdır.

3. gün–5. gün embriyosu ifadeleri klinikte nasıl doğru anlaşılmalıdır?

Klinik pratikte “3. gün embriyosu” veya “5. gün embriyosu” ifadeleri sık kullanılsa da, doğru yaklaşım “3. gün ile uyumlu embriyo” ve “5. gün ile uyumlu embriyo” şeklinde tanımlamaktır. Embriyo gelişimi hücre sayısı ve morfolojik basamaklarla değerlendirilir. Üçüncü gün embriyolarında belirli hücre sayıları beklenirken, beşinci gün için hedef blastokist aşamasıdır. Kompaksiyon (compaction) evresi ise genellikle 3,5–4. gün aralığında görülür. Bu nedenle kronolojik olarak “5. gün” denilen bir embriyonun kompaksiyon evresinde olması, embriyonun blastokist aşamasına ulaşamadığını ve blastokiste geçiş için kritik bir eşik aşması gerektiğini düşündürür. Blastokist oluşumunun gerçekleşmemesi; genetik sorunlar veya sperm kaynaklı faktörler gibi nedenlerle ilişkili olabilir.

Kompaksiyon evresinde transfer ile gebelik ve sağlıklı doğum elde edilmiş olgular bulunmakla birlikte, güncel yaklaşım daha sistematik takip ve planlamayı gerektirir. Modern uygulamalarda embriyonun blastokist takibinin 6. güne, uygun olgularda 7. güne kadar sürdürülmesi tercih edilebilir. Ancak embriyo 6–7. günde blastokist aşamasına ulaşırsa, taze transferin endometriumun “tutunma penceresi” ile uyumsuzluk riski nedeniyle tercih edilmemesi; embriyonun dondurularak, uygun endometrial hazırlık sonrasında dondurulmuş embriyo transferi ile uygulanması önerilir. Dondurulmuş embriyo transferlerinin, genel olarak taze transferlere kıyasla daha yüksek gebelik olasılığı sağlayabildiği ifade edilmektedir.

Günümüzde laboratuvar koşullarında blastokist gelişimi göstermeyen embriyoların, rahim ortamında da gelişimini sürdürme ve tutunma olasılığının düşük olduğu kabul edilmektedir. Bu yaklaşım, geçmişte “en iyi laboratuvar anne rahmidir” düşüncesiyle daha erken dönem transferlerin (hatta ikinci gün transferlerinin) yapılmasına neden olan koşullardan farklı bir noktaya işaret eder.

Düşük over rezervinde her döngüde tek oosit elde ediliyorsa nasıl bir strateji izlenmelidir?

Düşük over rezervi olan bazı hastalarda her tedavi döngüsünde tek oosit elde edilebilmekte ve erken dönem (örneğin 3. gün) transfer uygulanabilmektedir. Bu yaklaşımın hastayı tekrar eden, yorucu ve zaman alan döngülere mahkûm edebileceği vurgulanmaktadır. Bu nedenle, mümkün olan hastalarda embriyo havuzu yaklaşımıyla iki ya da üç embriyo biriktirilmesi ve ardından 4. veya 5. gün aşamasına kadar büyütülerek daha seçici transfer planlanması önerilmektedir. Bu yaklaşımın klinik sonuçlarda anlamlı fark oluşturabildiğine ve konuya ilişkin bilimsel yayınların bulunduğuna değinilmektedir.

Embriyo havuzu yaklaşımı hangi durumlarda yanlış uygulanabilmektedir?

Embriyo havuzu yaklaşımı bazı merkezlerde iki temel şekilde yanlış anlaşılabilmektedir.

İlk yanlış uygulama, genetik test planlanan olgularda gereksiz yere çok sayıda yumurta toplama döngüsüne yönlendirilmesidir. Genetik test (PGT) yapılacaksa, tek bir blastokistin elde edilmesi ve biyopsi sonrası sonucun beklenmesi çoğu zaman yeterli bir stratejidir. Bu durumda “üç kez yumurta toplama” gibi rutinleştirilmiş öneriler, klinik mantık açısından sorgulanmalıdır. Çünkü ilk elde edilen embriyolar genetik olarak sağlıklıysa, sonraki toplamalara neden ihtiyaç duyulduğu hasta açısından açık bir soru haline gelir. Bu bağlamda, genetik test planlanan olgularda gereksiz tekrar toplamalardan kaçınılması gerektiği vurgulanmaktadır.

İkinci yanlış uygulama, embriyo havuzunun amacının “çok sayıda embriyoyu biriktirip sırayla erken dönemde transfer etmek” şeklinde yorumlanmasıdır. Embriyo havuzunun temel hedefi; genetik test yapmak değil, genetik test planlanmayan ve az sayıda embriyo elde edilebilen hastalarda tek embriyo transferi yerine iki embriyo transferi planlayabilmek veya elde edilen embriyolar arasından en iyi kaliteye sahip olanları daha ileri güne taşıyarak seçici transfer yapabilmektir. Buna karşın bazı uygulamalarda, birden fazla döngü boyunca üçüncü gün embriyolarının biriktirilip daha sonra ikişer ikişer üçüncü günde transfer edilmesi gibi yaklaşımlar görülebilmektedir. Bu uygulama, havuz stratejisinin seçicilik ve gelişim takibi hedefiyle uyumlu değildir ve klinik mantık açısından sorunlu bulunur. Bu tür örnekler, hem klinisyenler hem de hastalar tarafından yöntemin temel amacının yeterince anlaşılmadığını göstermektedir.

Haşimato tiroiditi tüp bebek başarısını nasıl etkileyebilir ve izlemde nelere dikkat edilmelidir?

Tiroid hormonları, vücudun fiziksel ve zihinsel işlevlerinin yanı sıra üreme fonksiyonu üzerinde de belirleyici rol oynar. Bu nedenle tüp bebek tedavisi planlanan hastalarda tiroid fonksiyonlarının değerlendirilmesi temel bir basamaktır. Tiroidin yetersiz çalışması durumunda, tiroid hormon düzeylerinin hedef aralıkta tutulması ve uygun destek tedavilerinin verilmesi gerekir. Bunun yalnızca tedavi öncesi değil, gebelik oluştuktan sonra erken ve geç dönem fetal gelişim açısından da sürdürülmesi önem taşır.

Haşimato tiroiditi ise ek bir dikkat gerektirir. Haşimato, bağışıklık sisteminin tiroid dokusuna karşı antikor üretmesiyle seyreden otoimmün bir durumdur. Bu otoimmün aktivasyonun embriyo tutunması ve gebeliğin devamı üzerinde olumsuz etkiler oluşturabileceği; bu nedenle bağışıklık sistemiyle ilişkili riskleri azaltmaya yönelik ek önlemlerin gündeme gelebileceği belirtilmektedir. Klinik deneyim kapsamında, infertilite başvurusu yapan hastalarda Haşimato sıklığının genel popülasyona kıyasla daha yüksek olabileceği; bazı olgularda tanının tedavi sürecinde konulabildiği ifade edilmektedir. Ayrıca otoimmün hastalıkların kadınlarda daha sık görülmesi bilinen bir durumdur.

İzlem açısından, Haşimato tanısı olan kişilerde yıllık tiroid ultrasonografisi önerilmektedir. Otoimmün zemin üzerinde nodül gelişimi görülebilir; bazı nodüller biyopsi gerektirebilir ve nadiren klinik açıdan önemli durumlarla karşılaşılabilir. Bu nedenle düzenli takip, erken tanı açısından değerlidir. Hastanın güvenilir bir endokrinoloji izlemi altında olması, TSH düzeylerindeki değişimlerin erken yakalanması ve gerekli düzenlemelerin zamanında yapılması açısından önem taşır. Yıllık kontrol yaklaşımının koruyucu bir izlem stratejisi olduğu vurgulanmaktadır.

Çatlatma iğnesi sonrası hormon değerleri nasıl yorumlanmalıdır?

Çatlatma iğnesinin içeriği ve uygulama şekli, takipte kullanılacak laboratuvar testlerini doğrudan etkiler. Klasik HCG içeren çatlatma iğneleri uygulanmışsa, serum beta-HCG ölçümü ile ilacın yeterli düzeyde etki oluşturup oluşturmadığı değerlendirilebilir; ancak bu iğnelerin gebelik testini geçici olarak pozitif yapabileceği de dikkate alınmalıdır. Eğer LH artışını tetikleyen farklı protokoller uygulanmışsa, LH düzeyi kısa süreli bir pik yapıp hızla düşebilir; bu nedenle ölçüm zamanına bağlı olarak düşük bir LH değeri saptanabilir. Bu durum, tek bir ölçümle kesin yorum yapılmasını güçleştirir.

Bazı olgularda asıl klinik soru “yumurta toplama sonrası oosit elde edilememesi” olabilir. Oosit çıkmaması birden fazla nedene bağlıdır ve yalnızca hormon değerleriyle açıklanamaz. Bu nedenle doğru yorum için; uygulanan iğnenin türü, uygulama zamanı, yumurta toplama süreci ve elde edilen sonuçların ayrıntılı olarak değerlendirilmesi gerekir.

“Rahim baskılama iğnesi” nedir ve hangi durumlarda kullanılır?

Klinikte “rahim baskılama iğnesi” olarak adlandırılan uygulama, doğrudan rahmi değil, hormonal aksı baskılayan bir tedavidir. Özellikle endometriozis (çikolata kisti) ve adenomyozis olgularında sık kullanılır. Ayrıca bazı miyom olgularında, miyomun olumsuz etkisinden şüphelenildiğinde ancak cerrahinin zorunlu olmadığı düşünülen sınır durumlarda da tercih edilebilir. Bu yaklaşımın temel mantığı, her olguda cerrahiye yönelmek yerine, cerrahi gerekliliği net değilse önce tedavi denemesini rasyonel biçimde planlamaktır.

Bu iğnelerin temel etkisi, hipotalamus–hipofiz ekseni üzerinden olur. Yumurtalıklara doğrudan etki etmekten ziyade, yumurtalıklara “çalış” sinyalini gönderen merkezi hormon salınımını baskılar. Böylece östrojen üretimi azalır ve kişi geçici olarak menopoz benzeri semptomlar yaşayabilir. Amaç, hormon duyarlı lezyonların (örneğin adenomyozis odaklarının) “uykuya alınması” ve embriyo transferi planlanana kadar hormon etkisinin azaltılmasıdır. Benzer mekanizma, erkeklerde de aynı eksen üzerinden testosteron üretiminin baskılanması yoluyla etki gösterebilir; bu nedenle ilgili ilaçlar bazı erkek hastalıklarda da farklı amaçlarla kullanılabilmektedir. Klinik hedef, transfer öncesi dönemde olumsuz etkileyebilecek hormon duyarlı dokuların aktivitesini azaltarak daha uygun bir implantasyon ortamı oluşturmaktır.

Rahim filmi (HSG) sonrası gebelik olasılığında artış olur mu?

Rahim filmi (histerosalpingografi, HSG) sonrası, özellikle sonuç normal saptanmışsa, izleyen birkaç ay içinde gebelik oranlarında artış gözlenebileceği klinik pratikte sık dile getirilen bir durumdur. Bu durumun olası mekanizması, tüplerde bulunan sümüksü tıkaçların veya hafif pasaj engellerinin film çekimi sırasında açılması ve tüp fonksiyonunun geçici olarak daha iyi hale gelmesidir. Bununla birlikte, bu etkinin her hastada görüleceği düşünülmemeli; olasılığın sınırlı olduğu da bilinmelidir.

Tüp bebekle oluşan gebelikte erken dönemde kanama neden olabilir; iki embriyo transferinde “diğer embriyo” ne olur?

Tüp bebek veya doğal yolla oluşan gebeliklerde, erken dönemde anne ile embriyo arasında kurulan ilişki kılcal damar düzeyinde, hassas bir bağ üzerinden gerçekleşir. Bu nedenle erken gebelikte kanama eğilimi görece sık olup, kanama yaşamayan hastaların daha az olduğu ifade edilmektedir. Kanama bazen pıhtı veya doku parçası şeklinde görülebilir ve hasta açısından “gebelik kaybı” kaygısını artırabilir; ancak klinik olarak çoğu durumda gebelik devam eder.

İki embriyo transferi sonrası gebelik tekil olarak devam ediyorsa, ikinci embriyonun gelişiminin durması ve hastanın bunu dışarıdan fark etmemesi olasıdır. Embriyo çok küçük boyutlarda olduğu için, embriyonun tutunamaması veya aşağı doğru atılması halinde gözle fark edilmesi beklenmez.

Ayrıca transfer sonrası kullanılan destek ilaçları, gebelik oluşmasa bile adet kanamasını baskılayabilir. Bu nedenle adet görülmemesi tek başına gebelik oluştuğunu kanıtlamaz. Erken gebelik kanamalarında klinik değerlendirme ve takip esastır; ancak bu tür kanamaların sıklıkla iyi seyirle sonuçlanabildiği bilgisi önemlidir.

Gebelik kaybı sonrası FSH değerindeki ani yükselmeler nasıl yorumlanmalıdır?

Gebelik kaybı gibi fizyolojik ve psikolojik açıdan ağır süreçlerin hemen ardından yapılan hormonal testler, özellikle kısa zaman aralığında bakıldığında, güvenilir bir yönlendirme sağlamayabilir. Doğum veya gebelik kaybı sonrası erken dönemde ölçülen FSH değerlerinde geniş dalgalanmalar görülebileceği; bu dönemin testlerin yorumlanması açısından uygun olmadığı ifade edilmektedir. Bu nedenle, daha sağlıklı değerlendirme için birkaç ay geçtikten sonra hormon analizlerinin planlanması önerilir.

Bununla birlikte, 18–20. haftalar civarında gerçekleşen (ikinci trimester) gebelik kayıpları mutlaka ayrıntılı biçimde araştırılmalıdır. Nedeni her zaman saptanamayabilir; ancak tekrarlama riskini azaltmak amacıyla detaylı inceleme yapılması klinik açıdan önemlidir.

Çikolata kisti (endometrioma) yumurta rezervini azaltır mı; tedavi yaklaşımı nasıl belirlenir?

Endometrioma (çikolata kisti) yumurtalık rezervini azaltabilir ve bu etki yalnızca AMH değeri ile açıklanamayabilir. Rezerv değerlendirmesi, ultrason görüntüsü ve yumurtalık dokusunun genel durumu ile birlikte ele alınmalıdır.

Klinik yaklaşımda endometrioma hastaları iki ana grupta değerlendirilir: gebelik isteği olmayanlar ve gebelik isteği olanlar. Gebelik isteği olmayan veya doğurganlığını tamamlamış kişilerde cerrahi seçenek daha sık gündeme gelebilir; ancak cerrahi uygulama kistin tekrar etmeyeceğine dair garanti vermez.

Gebelik isteği olan hastalarda ise, öncelikli olarak cerrahiye gitmeden tüp bebek planlamak sıklıkla tercih edilmektedir. Bu grupta, kistin içeriğinin boşaltılması, uygun yöntemlerle kontrol altına alınması ve ardından hormon baskılayıcı uygulamalarla belirli bir zaman penceresi oluşturularak tüp bebek tedavisine geçilmesi; hem yumurtalığın zarar görmesini azaltma hem de gebelik şansını koruma hedefi taşır. Ayrıca doğum sezaryen ile gerçekleşecekse, endometriomanın o sırada ele alınabilmesi olasılığı da klinik değerlendirmede yer alabilir.

Güncel eğilim, gebelik isteği olan endometriomalı hastalarda cerrahiyi “rutin ilk adım” olmaktan çıkarıp, yumurtalığı koruyan ve gebeliği önceleyen stratejileri öne almaya yönelmektedir. Bununla birlikte büyük boyutlu kistlerde risk–fayda dengesi ayrıca değerlendirilmelidir.

“Yumurta rezervi zayıf” denmesi psikolojiyi bozmalı mı; her hastaya hemen tüp bebek gerekli midir?

Yumurta rezervi değerlendirmesi klinikte sıklıkla AMH üzerinden yapılmaktadır; ancak tek bir AMH sonucunun, özellikle genç yaşta, her zaman klinik karşılığının aynı olmadığı vurgulanmaktadır. Bazı hastalarda AMH düşük saptansa bile antral folikül sayımı ve ultrason bulguları yumurtalık kapasitesinin daha iyi olduğunu gösterebilir. Bu nedenle yalnızca tek bir parametre üzerinden acil ve kesin yönlendirme yapılması uygun olmayabilir.

“Hemen tüp bebek” önerisi bazı hastalarda doğru bir yönlendirme iken, bazı hastalarda daha basamaklı ve kişiselleştirilmiş değerlendirme gerektirir. Bu nedenle ikinci veya üçüncü görüş almak, klinik kararın doğrulanması açısından faydalı olabilir. Öte yandan, “tüp bebek”in varlığı tek başına sevinç veya üzüntü nedeni değil; doğru endikasyonla, doğru zamanda planlandığında etkin bir tedavi seçeneği olduğunun anlaşılması önemlidir. Yönlendirme biçimi, hastanın kaygısını artırmayacak şekilde, veriye dayalı ve açıklayıcı olmalıdır.

Embriyo transferi öncesi rahim filminin bilinmesi zorunlu mudur?

Embriyo transferi öncesinde rahim filminin (HSG) bilinmesi, güncel yaklaşımda temel bir değerlendirme basamağı olarak sunulmaktadır. Bu çerçevede, rahim filmi çekilmeden aşılama yapılmaması; rahim filmi bilgisi olmadan embriyo transferine geçilmemesi gerektiği vurgulanmaktadır. Rahim kavitesi ve tüplerin değerlendirilmesi, tedavi planının doğru kurulması açısından “işin alfabesi” düzeyinde bir gereklilik olarak ele alınmaktadır.

SORU ;Rahim filmi çekildikten sonra gebelik oluşma ihtimali artar mı?

YANIT Rahim filmi (histerosalpingografi) sonrasında, özellikle tüpler açık ve rahim kavitesi normal saptanmışsa, izleyen birkaç ay içerisinde gebelik oranlarında artış gözlenebilmektedir. Bu durumun olası açıklaması, tüpler içerisinde bulunan mukus tıkaçlarının veya hafif pasaj engellerinin işlem sırasında açılmasıdır. Ancak bu etki her hastada görülmeyebilir ve sınırlı bir olasılık olarak değerlendirilmelidir.

SORU:Tüp bebekle oluşan gebelikte erken dönemde görülen kanamanın nedeni ne olabilir?

YANIT ;Erken gebelik döneminde embriyo ile anne dokusu arasında kurulan ilişki kılcal damarlar üzerinden gerçekleşir ve bu yapı son derece hassastır. Bu nedenle hem doğal hem de tüp bebekle oluşan gebeliklerde erken dönemde kanama sık görülebilir. Çoğu durumda bu kanamalar gebeliğin devamını engellemez ve klinik takip ile sağlıklı şekilde ilerleyebilir.
Vermiş olduğu değerli bilgiler için  Op.Dr.Erbil Yağmur’a teşekkür ederiz.
*******

Bizi instagram ve Facebook tan da takip edebilirsiniz.

Tüp Bebek Soru ve Cevap  konusunu okuyanlar aşağıdaki konuları da  incelediler;

Düşük Yumurta Rezervinde Yeni Yaklaşımlar
Tüp Bebek Tedavisinde Testler ve Önemi
Sperm DNA Hasarı ve Tedavisi. Op.Dr.Tansel KAPLANCAN
Yumurta ve Sperm Kalitesini Artırma Yöntemleri.
Yumurta Canlandırma Tedavileri. Dr.Emin Haqverdiyev
Düşük  Over Rezervi İle İlgili Yeni Çalışmalar.
Erken Yumurta Yetmezliği. Op.Dr.Erbil Yağmur
Tüp bebek Tedavilerinin Başarısında Hasta Doktor iletişimin Önemi.Op.Dr.Aziz İhsan Tavuz
Yumurta ve Embriyo Ne Zaman Dondurulmalı? Op.Dr.Enver Kurt
Tüp Bebekte Embriyo ve Tutunma Sorunları – Doç. Dr. Nadiye Köroğlu
Dondurulmuş Embriyo ve Taze Embriyo Hangi Durumlarda Başarılı? Prof.Dr.Turgut AydınSperm Sıfır ise Tedavi Olur mu? Op.Dr.Tansel Kaplancan
Tüp Bebek Tedavileri. Soru Cevap Yayınımız

Op. Dr. Selen Ecemis’ten Tüp Bebekte Başarının Sırları
Tüp Bebek Tedavisinde Son Çalışmalar. Prof.Dr.Gökalp ÖNER
Tüp Bebek Başarı Hikayesi ; Mucize mi? İnanç mı? Aliye Sibel Tuzcu

 

Tüp Bebek Tedavileriniz için Çocuk İstiyorum Formu ile bize ulaşabilirsiniz.

 
 

ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ