lady q  


Çocuk İstiyorum Dayanışma Derneği – Tüp Bebek

Erkek İnfertlitesinde Ameliyat Ne zaman Gerekli?

Erkek İnfertlitesinde Ameliyat Ne zaman Gerekli?

Erkek İnfertlitesinde Ameliyat Ne zaman Gerekli?

Erkek İnfertilitesinde Cerrahi Tedavi Kararı: Ne Zaman Ameliyat Yapılmalı?

 Cerrahi Endikasyonların Değerlendirilmesi

Erkek infertilitesi tedavisinde cerrahi girişimler, doğru hasta seçimi yapıldığında fayda sağlayabilirken, yanlış veya erken uygulandığında zaman kaybına ve geri dönüşü olmayan sonuçlara yol açabilmektedir. Bu nedenle cerrahi karar sürecinin temelinde, tıbbın evrensel ilkelerinden biri olan “önce zarar verme” yaklaşımı yer almalıdır. Ameliyat, yalnızca gerekli ve hastaya net fayda sağlayacağı durumlarda gündeme gelmelidir.

Op.Dr.Tansel Kaplancan bu yayınımızda , erkek infertilitesinde sık karşılaşılan cerrahi girişimler; sperm yolu tıkanıklıkları, prostat kaynaklı obstrüksiyonlar, varikosel ve inmemiş testis konularını anlattı.

1. Sperm Yolu Tıkanıklıkları (Obstrüktif Azospermi)

Sperm üretimi testislerde normal olmasına rağmen, sperm taşıyıcı kanallardaki tıkanıklık nedeniyle ejakülata sperm çıkmaması durumu obstrüktif azospermi olarak tanımlanır. Bu tıkanıklıklar doğuştan olabileceği gibi, enfeksiyonlar, geçirilmiş cerrahiler, travmalar, fıtık ameliyatları veya epididim iltihapları sonrası gelişebilir.

Geçmişte sperm yollarını açmaya yönelik cerrahi girişimler (epididimovazostomi, vazovazostomi) uygulanmış olsa da, güncel klinik pratikte bu ameliyatların fertilite açısından anlamlı bir katkı sağlamadığı görülmüştür. Bu girişimlerin ardından hastalar aylarca hatta yıllarca sperm çıkmasını beklemekte, ancak elde edilen sperm sayısı genellikle klinik olarak yetersiz kalmaktadır.

Günümüzde bu hasta grubunda, sperm üretimi mevcutsa cerrahiyle yol açmak yerine testisten sperm elde edilerek yardımcı üreme tekniklerine yönelmek, zaman ve başarı açısından daha etkin bir yaklaşım olarak kabul edilmektedir. Bu nedenle sperm yolu açma ameliyatları, infertilite amacıyla büyük ölçüde terk edilmiştir.

2. Prostat ve Ejakülasyon Kanalı Tıkanıklıkları

Prostat ve ejakülasyon kanallarında yer alan kistler veya darlıklar da sperm geçişini engelleyebilir. Bu durumda transüretral cerrahi girişimler gündeme gelebilmektedir. Ancak bu ameliyatlar sonrası da sperm çıkışı için uzun süre beklenmesi gerekmekte ve fertilite açısından elde edilen kazanım sınırlı kalmaktadır.

Cerrahi girişim, yalnızca kistin ağrıya neden olduğu, idrar yaparken veya boşalma sırasında şikâyet oluşturduğu ve görüntüleme yöntemleriyle bu durumun net olarak ortaya konduğu vakalarda düşünülmelidir. Bu ameliyatların infertiliteyi düzeltme amacıyla yapılmasının klinik bir karşılığı bulunmamaktadır.

3. Varikosel

Varikosel, testis venlerinin genişlemesi sonucu ortaya çıkan ve erkek infertilitesiyle en sık ilişkilendirilen patolojilerden biridir. Artan testis sıcaklığı ve bozulan venöz dolaşım; sperm sayısında azalma, hareketlilikte düşüş, morfoloji bozuklukları ve DNA hasarına yol açabilir.

Ancak varikosel tanısı konur konmaz cerrahiye yönelmek doğru değildir. Karar öncesinde:

En az iki ayrı sperm analizi,

Ayakta ve yatarak yapılan Doppler ultrason değerlendirmesi,

Hormon profili (özellikle testosteron ve prolaktin düzeyleri)

mutlaka değerlendirilmelidir. Çünkü sperm parametrelerindeki bozulmanın tek nedeni varikosel olmayabilir.

Cerrahi karar, çiftin yaşı, infertilite süresi, kadının yumurta rezervi ve çiftin yardımcı üreme tekniklerine bakışı göz önünde bulundurularak verilmelidir. İleri kadın yaşı ve düşük over rezervi olan çiftlerde, varikosel ameliyatı sonrası bekleme süresi fertilite şansını azaltabilir. Bu grupta doğrudan tüp bebek tedavisine yönelmek daha uygun olabilir.

Öte yandan, adolesan dönemde saptanan varikosel vakalarında, ileride oluşabilecek sperm hasarını önlemek amacıyla cerrahi geciktirilmemelidir.

4. İnmemiş Testis

İnmemiş testis, ileride gelişebilecek infertilite riskinin en önemli nedenlerinden biridir. Testislerin skrotuma zamanında indirilmemesi, uzun vadede sperm üretimini olumsuz etkiler.

Bu nedenle testislerin doğumdan sonra en geç 1–2 yaşına kadar skrotuma indirilmesi gerekmektedir. Çift taraflı vakalarda önce medikal tedavi denenebilir; yanıt alınamazsa cerrahi zorunlu hale gelir. Erken müdahale, erişkin yaşta karşılaşılan azospermi ve ağır sperm bozukluklarının önlenmesinde kritik öneme sahiptir.

Cerrahinin başarı sınırları ve gerçekçi beklenti

Erkek infertilitesinde cerrahi girişimler bazı olgularda belirgin klinik fayda sağlayabilse de, her ameliyatın mutlaka gebelikle sonuçlanacağı varsayımı gerçekçi değildir. Aynı cerrahi girişim sonrası sperm parametrelerinde artış görülen ancak doğal gebelik elde edilemeyen veya yardımcı üreme denemelerinin başarısız olduğu vakalar da bulunmaktadır. Özellikle azospermi grubunda sonuçların çok değişken olması; altta yatan nedenin heterojenliği, laboratuvar/cerrahi teknik farklılıkları ve eşlik eden ek faktörlerle ilişkilidir.

2) Azospermide “neden” temelli yaklaşım ve doğru cerrahi seçimi

Azospermi çok nedenli bir tablodur. Bu nedenle cerrahi karar, “sperm yok → ameliyat” şeklinde otomatik verilmemelidir. Temel ayrım obstrüktif ve non-obstrüktif azospermi arasındadır. Üretim kusuru olmayan obstrüktif tabloda, hedef doku ve yöntem doğru seçildiğinde sperm elde etme başarısı anlamlı biçimde artar.

Bu bağlamda, sperm yollarında tıkanıklık düşünülen hastalarda testisin kesilerek örneklenmesi yerine epididimden sperm elde etmeye yönelik yöntemlerin (ör. MESA: microsurgical epididymal sperm aspiration) önceliklendirilmesi gerektiği vurgulanmıştır. Epididimde biriken sperm rezervi nedeniyle, uygun olguda MESA ile daha yüksek sayıda sperm elde edilebilmekte; böylece gereksiz testis dokusu hasarı ve düşük verim riskinden kaçınılabilmektedir. Buna karşın, tıkanıklık grubunda testis dokusuna yönelmek (TESE/benzeri) bazı vakalarda daha düşük sayıda spermle sınırlı kalabilir.

3) Cerrahi raporlama standardı ve “mikro-TESE” doğrulaması

Cerrahi rapor; yapılan işlemin tekniğini ve kapsamını açıkça göstermeli, kullanılan mikroskopik yöntemler dahil olmak üzere ayrıntılar kayıt altına alınmalıdır. “Mikro-TESE yapıldı” ifadesi ancak mikroskop kullanımı ve mikroskobik diseksiyon yaklaşımı raporda net olarak yazılmışsa doğrulanabilir. Aksi durumda, yapılan işlemin kapsamı belirsiz kalır ve sonraki değerlendirmelerde klinik karar vermeyi güçleştirir.

Bu noktada rapor, yalnızca idari bir belge değil; uygulanan cerrahi yaklaşımın bilimsel ve etik sorumluluk taşıyan kaydı olarak ele alınmaktadır. Eksik raporlama, hastanın sonraki tedavi basamaklarını doğrudan etkileyebilir.

4) “Sperm var” ifadesinin yetersizliği: morfoloji, hareketlilik ve klinik sonuç

Sperm varlığının tek başına gebelik başarısını belirlemediği; sayı yüksek olsa dahi hareketlilik ve morfoloji sorunlarının başarısız IVF sonuçlarına yol açabileceği vurgulanmıştır. Bu nedenle “çok az sperm var” gibi genel bir ifade yerine; sperm parametrelerinin ayrıntılı değerlendirilmesi, embriyo gelişim süreci (3. gün/5. gün), transfer tipi (taze/donmuş) gibi verilerle birlikte yorum yapılması gerekir.

Sunumda, klinik olarak iki önemli mesaj öne çıkmaktadır:

  • Tek bir sperm gebelik sağlayabilir; ancak

  • milyonlarca sperm varlığı gebeliği garanti etmez.
    Dolayısıyla infertilite değerlendirmesi nicelikten çok nitelik ve seçime dayanır.

5) Genetik değerlendirme ve ileri biyolojik tedaviler

Azospermi ve ciddi sperm bozukluğu olan olgularda genetik incelemelerin yapılması, özellikle cerrahi planlama öncesinde kritik bir basamak olarak ele alınmıştır. Genetik değerlendirme yapılmadan gerçekleştirilen cerrahi girişimler, hem gereksiz risk hem de zaman kaybı doğurabilir.

Ayrıca, belirli hasta gruplarında (özellikle AZF delesyon alt tiplerine göre) tedavi seçenekleri ve başarı olasılıkları değişmekte; bazı alt tiplerde cerrahi ile sperm elde etme olasılığı çok düşebilmektedir. Bu hastalarda “gelişmekte olan” destek yaklaşımlar (ör. eksozom uygulamaları, belirli destek protokolleri) tartışılabilmekle birlikte, kararın hasta verileri görülerek planlanması gerektiği belirtilmiştir.

6) Sperm DNA hasarı: IVF öncesi kritik eşik

Sperm DNA fragmantasyonu/DNA hasarı yüksek olan vakalarda, doğrudan IVF/ICSI’ye geçmenin; embriyo gelişiminde yetersizlik, transfer başarısızlığı ve düşük riskini artırabileceği ifade edilmiştir. Bu nedenle DNA hasarı yüksekliği saptandığında, öncelikle androlojik değerlendirme ve tedavi ile DNA hasarının düşürülmesi hedeflenmelidir.

Sunumda, DNA hasarı yüksek düzeylerdeyken IVF’ye girmenin klinik olarak çok sayıda olumsuz senaryo doğurabileceği belirtilmiş; DNA hasarı düşürülmeden IVF yapılmaması gerektiği güçlü bir şekilde vurgulanmıştır. Ayrıca düşük öyküsü olan vakalarda, 5. gün embriyoya genetik değerlendirme (PGT/embriyo genetiği) gerekliliği üzerinde durulmuştur.

“Çok az sperm var. Tüp bebek negatif oldu. Sorun sperm olabilir mi?”

Yanıt:
Olabilir; ancak “az sperm” ifadesi tek başına yeterli değildir. Sperm değerlendirmesinde sayı kadar morfoloji ve hareketlilik belirleyicidir. Ayrıca tüp bebek denemesinde embriyonun kaçıncı güne ilerlediği (3. gün/5. gün), transferin taze mi donmuş mu olduğu, embriyo kalitesi gibi ayrıntılar sonucu anlamak için gereklidir. Bu veriler görülmeden “neden” ve “çözüm” netleşmez. Bazı durumlarda sperm sayısı var olsa bile morfoloji ağır bozuksa başarısızlık görülebilir.

Soru 2

“Azospermi ve AZF delesyonla ilgili gelişme var mı? Daha önce denedik, sonuç olmadı.”

Yanıt:
AZF delesyon alt tipleri prognozu belirgin şekilde değiştirir. Bazı alt tiplerde sperm elde etme olasılığı çok düşüktür; bazı alt tiplerde ise sınırlı bir olasılık söz konusu olabilir. Bu grupta ileri destek yaklaşımlar (ör. eksozom gibi) belirli merkezlerde uygulanabilmekle birlikte, uygunluk kararı için hastanın genetik sonucu, önceki girişim raporları ve güncel klinik verileri birlikte değerlendirilmelidir. Bu nedenle genetik ve önceki tedavi/cerrahi raporları ile planlama yapılması önerilir.

“Sperm DNA hasarı %38 iken iki tüp bebek denendi: biri negatif, biri 9 haftada kalp durdu. Şimdi sperm sayısı yüksek, DNA hasarı %19. Ne önerirsiniz?”

Yanıt:
DNA hasarı yüksek düzeylerdeyken IVF/ICSI yapılması; embriyo gelişim sorunları, tutmama ve düşük riskini artırabilir. Bu nedenle önce androlojik değerlendirme ile DNA hasarını düşürmek hedeflenmelidir. %19 halen yüksektir ve IVF planı öncesi daha optimal seviyelere çekilmesi önerilir. Ayrıca düşük öyküsü bulunduğu için, 5. gün embriyo oluştuğunda embriyo genetiği (PGT) değerlendirmesi gündeme gelmelidir. Transfer kararı, genetik sonuç ve klinik verilerle birlikte verilmelidir.

Sperm DNA hasarı izlemi: “tek ölçüm” yerine tedaviye yanıt takibi

Sperm DNA hasarı (DNA fragmantasyonu) yüksek saptanan hastalarda izlem, tek bir testle sınırlı tutulmamalıdır. Özellikle yardımcı üreme girişimlerinde olumsuz sonuçlar (negatif IVF/ICSI, tekrarlayan başarısızlıklar, düşük) yaşanıyorsa DNA hasarı ölçümü tekrarlanmalıdır. Tedaviyle DNA hasarı kademeli düşebileceği gibi bazı hastalarda uzun süre yüksek kalabilir; bu süreç aylar ile yıllar arasında değişebilir.

DNA hasarının düşüş hızını etkileyebilen faktörler arasında sigara/alkol kullanımı, obezite, metabolik sorunlar (dislipidemi, diyabet), kronik inflamatuvar durumlar ve yaşam tarzı etkenleri sayılmıştır. Klinik deneyim aktarımı, bazı vakalarda hedef değerlere ulaşmanın uzun takip ve çok yönlü müdahale gerektirebileceğini göstermektedir.

 DNA hasarı düşmüyorsa: testisten sperm elde etme “tercih” değil, seçilmiş olguda “zorunluluk”

DNA hasarı tedaviye rağmen düşmeyen olgularda, özellikle ileri kadın yaşı veya azalan over rezervi nedeniyle zaman faktörü baskın hale geldiğinde, testisten sperm elde etmeye yönelik yöntemler (TESE/mikro-TESE) seçilmiş hasta grubunda gündeme gelebilir. Buradaki temel klinik gerekçe; testisten elde edilen spermlerde DNA hasarının ejakülata göre daha düşük olabilmesidir. Ancak bu yaklaşım “bir de deneyelim” şeklinde rutinleştirilmemeli; mutlaka DNA hasarı ölçümü, tedavi denemeleri ve zorunluluk kriterleri sonrası planlanmalıdır.

 Ürogenital enfeksiyonlar ve çift olarak değerlendirme gereği

Bazı semptomlarda (düzensiz kanama, yanma/kaşıntı, kronik irritasyon) enfeksiyonların çiftler arasında karşılıklı geçişi söz konusu olabilir. Bu durumda tek taraflı yaklaşım yetersiz kalabilir. Klinik yaklaşım; idrar kültürü, vajinal kültür ve semen kültürü gibi testlerin hem kadın hem erkek için değerlendirilmesi ve gerektiğinde çift olarak tedavi planlanması yönündedir. Bazı infertilite hazırlık protokollerinde, çiftlerin birlikte antibiyotik/antifungal/paraziter tedavi aldığı klinik senaryolara da dikkat çekilmiştir.

 Kriptozoospermi: cerrahiye geçmeden önce “mevcut spermi optimize etme ve kullanma”

Kriptozoospermi (ejakülatta çok düşük sayıda sperm bulunması) yönetiminde temel ilke, ameliyat kararı vermeden önce mevcut spermin nitelik değerlendirmesini yapmak ve mümkünse bu spermlerle yardımcı üreme denemesini planlamaktır.
Ejakülattan elde edilen çok az sayıda spermin hareketli ve morfolojisi uygun olması halinde dondurma ve hem taze hem donmuş kullanım seçenekleriyle IVF/ICSI denenebilir. Başarısızlık sonrası ve uygun hazırlık/tedavi aşamalarından sonra mikro-TESE seçeneği gündeme alınabilir.

Ayrıca “Flash TESE” ifadesinin standart bir tıbbi terim olmadığı; olası yanlış anlaşılma olabileceği vurgulanmıştır.

 Çok düşük sperm sayısında DNA hasarı testi yerine alternatif seçim testleri

Çok düşük sperm sayısı olan vakalarda klasik DNA hasarı testleri için gereken minimum sperm miktarına ulaşılamayabilir. Bu durumda, sperm seçimini iyileştirmeye yönelik alternatif yöntemler (ör. HBA gibi bağlanma temelli seçim testleri) ile sınırlı sayıda sperm içinden “daha uygun olanı” seçme yaklaşımı tartışılmıştır. Temel amaç, az sayıdaki spermin rastgele kullanılmasının yaratabileceği kalite riskini azaltmaktır.

 Varikosel + düşük sperm sayısı: endikasyon çok bileşenli değerlendirilmelidir

Varikosel bulunan ve düşük sperm sayısı olan olgularda cerrahi kararı; yalnızca damar çapına veya tek bir sperm testine dayandırılmamalıdır. Sperm sayısı, hareketlilik, morfoloji, önceki aşılama/IVF denemelerinin ayrıntıları (3. gün/5. gün embriyo, döllenme oranları, transfer tipi vb.) ve DNA hasarı birlikte değerlendirilmelidir. Ayrıca aşılama için gerekli sperm eşiklerinin sağlanıp sağlanmadığı göz önünde bulundurulmalıdır.

 Azospermi alt gruplarında prognoz: genetik ve hormon profili belirleyicidir

Azospermide başarı olasılığı, altta yatan alt gruba göre belirgin şekilde değişir. Genetik (ör. Klinefelter, AZF delesyon alt tipleri) ve hormonal profil (FSH/LH/testosteron) hem cerrahi başarıyı hem de izlenecek yolu şekillendirir. Bazı gruplarda medikal tedaviyle sperm çıkışı sağlanabilirken, bazı gruplar cerrahiye rağmen düşük olasılıklıdır. Bu nedenle karar, mutlaka bütüncül değerlendirme ile verilmelidir.

8) Dengeli translokasyon ve tekrarlayan düşük: embriyo genetiği ile güvenli yol

Eşlerden birinde dengeli translokasyon olup tekrarlayan düşük öyküsü bulunan çiftlerde, doğal gebelik denemeleri düşük riskini sürdürebilir. Bu grup için klinik yaklaşım; 5. gün blastosist aşamasına ulaşıldığında embriyo genetik değerlendirmesi (PGT) yapılarak, uygun embriyo saptandıktan sonra donmuş embriyo transferi planlamaktır.

 Deneyim faktörü: “merkez” değil, işlemi yapan ekip/hekimin standardı belirleyicidir

Cerrahi başarıda merkezin adı tek başına belirleyici değildir; işlemi yapan hekimin deneyimi, tekniğe hâkimiyeti, standart raporlama, laboratuvarla koordinasyon ve intraoperatif karar verme kapasitesi kritik rol oynar. Özellikle mikro-TESE gibi yöntemlerde deneyim farkı klinik sonucu doğrudan etkileyebilir.

 Dondurma stratejisi: “az sperm dondurulmaz” yaklaşımının riskleri

Bazı uygulamalarda “dondurmaya yeterli sperm yok” gerekçesiyle sperm dondurulmaması ve hastanın doğrudan ameliyata yönlendirilmesi eleştirilmiştir. Klinik yaklaşım, elde edilen spermin mümkün olduğunca değerlendirilmesi ve hastaya ameliyatsız seçenek sunulması yönündedir. Donma-çözme kayıpları olabilse de, uygun planlamayla ameliyat gereksinimi azalabilir. Ayrıca sperm “var” denilip sonradan laboratuvarda canlı/uygun sperm olmadığı anlaşılması gibi senaryoların, deneyim ve süreç yönetimiyle önlenebileceği vurgulanmıştır.

“Adet düzensizliği, ara kanama, yanma-kaşıntı ve yoğun kanama var. Ürolojiye yönlendiriliyorum. Bu erkekten kaynaklanabilir mi?”

Yanıt:
Bazı enfeksiyonlar çiftler arasında karşılıklı geçiş gösterebilir ve kronikleşen tablolar benzer şikâyetlere yol açabilir. Bu nedenle yalnızca tek tarafın değil, hem kadın hem erkek için kültür testleri (idrar kültürü, vajinal kültür, semen kültürü) değerlendirilerek plan yapılmalıdır. Bulgulara göre çift olarak tedavi gerekebilir.

“Kriptozoospermide 5–10 sperm çıkıyor. ‘Flash TESE’ denildi. Bu seviyede DNA hasarı testi yapılır mı?”

Yanıt:
“Flash TESE” standart bir tanım değildir. Kriptozoospermide öncelikle çıkan spermlerin hareket ve morfolojisi değerlendirilmelidir. Uygunsa bu spermler dondurulup IVF/ICSI’de kullanılabilir; ameliyat her durumda ilk seçenek değildir. Bu sperm seviyesinde klasik DNA hasarı testleri çoğu zaman yapılamaz; bunun yerine sınırlı sperm içinde seçim yapmaya yarayan yöntemler (ör. HBA temelli seçim) gündeme gelebilir. Mikro-TESE ancak uygun hazırlık ve başarısız denemeler sonrası seçilmiş olguda düşünülmelidir.

“Eşimde varikosel var (2.4 mm). Sperm sayısı 3 milyon. Aşılama ve tüp bebek tutmadı. Ameliyatla sperm yükselir mi?”

Yanıt:
Aşılama için sperm sayısı tek başına yeterli olmayabilir ve önceki denemelerin ayrıntıları (embriyo günü, kalite, döllenme oranı) görülmelidir. Varikosel ameliyatı bazı olgularda fayda sağlayabilir; ancak karar için farklı laboratuvarlarda yapılmış sperm analizleri, hareket/morfoloji ve özellikle DNA hasarı değerlendirmesi gerekir. Bu veriler olmadan cerrahi “maceraya” dönüşebilir.

“Eşim azospermi, menide sıfır sperm. Benim yumurta rezervim az. Tüp bebek şansı ne kadar?”

Yanıt:
Şans, azosperminin alt grubuna göre değişir. Genetik ve hormon profili, cerrahiyle sperm bulunma olasılığını belirler. Tıkanıklık grubunda yüksek başarı beklenirken, belirli genetik alt tiplerde olasılık düşebilir. Bu nedenle sperm analizleri, hormonlar, genetik testler ve varsa önceki ameliyat raporlarıyla birlikte değerlendirme yapılarak daha net öngörü verilebilir.

“Eşimde dengeli translokasyon var. Bir sağlıklı bebeğimiz oldu ama 3 düşük yaşadık. Tüp bebek mi, normal yol mu?”

Yanıt:
Tekrarlayan düşük öyküsü nedeniyle en güvenli yol, 5. gün embriyo geliştikten sonra embriyo genetiği (PGT) ile uygun embriyoyu belirleyip donmuş transfer planlamaktır. Bu yaklaşım, tekrar düşük yaşama riskini azaltmaya yöneliktir.

“Sperm hareket düşük/ölü. Tüp bebek olmadı. Ameliyat oldu, sonuç alınamadı. Ne yapmalıyız?”

Yanıt:
Bu ifade tek başına yeterli değildir. Sperm analizlerinin ayrıntıları, uygulanan cerrahinin raporu, hormon-genetik sonuçlar ve IVF sürecinin (3. gün/5. gün, döllenme oranı, transfer tipi) verileri birlikte değerlendirilmelidir. Bu belgeler görülmeden tek bir neden söylemek doğru olmaz; bütüncül analiz sonrası yol haritası çıkarılmalıdır.

“Klinefelter + azospermi var. TESE yapıldı. İğneli tedavi uygulanıyor mu?”

Yanıt:
Klinefelter olguları özel bir gruptur ve cerrahinin tekniği belirleyicidir. Uygulanan medikal tedavinin türü/süresi ve önceki cerrahi raporların ayrıntıları görülmeden “doğru–yanlış” yorumu yapılmamalıdır. Bazı vakalarda birden fazla girişim sonrası da sperm elde edilebilmektedir; ancak karar, önceki işlemlerin niteliğine göre verilir.

“Tüp bebek için dondurmak adına en az kaç sperm gerekir?”

Yanıt:
Dondurma kararı yalnızca sayı üzerinden verilmemelidir. Çok az spermle dahi dondurma denenebilir; amaç hastaya ameliyatsız seçenek sunmaktır. Donma-çözme kaybı riski olduğundan süreç titiz yönetilmelidir. Deneyimli ekip, az sayıdaki spermi de değerlendirme stratejisi kurarak hastayı gereksiz ameliyattan koruyabilir.

Erkek infertilitesinde cerrahi kararın “hızlı refleks” değil; doğru tanı, doğru test, doğru endikasyon ve doğru ekip ile verilmesi gerektiğini göstermektedir. Özellikle DNA hasarı, genetik alt grup ve mevcut spermin niteliği değerlendirilmeden yapılan girişimler, hem zaman hem doku kaybına yol açabilir.

“Dengeli translokasyon var; 1 sağlıklı doğum, 3 düşük. Ne yapalım?”
Yanıt:
Tekrarlayan düşük riski nedeniyle 5. gün embriyoya genetik değerlendirme yapılıp uygun embriyo ile donmuş transfer daha güvenli bir yaklaşımdır.

“Klinefelter + azospermi var. İğneli tedavi uygulanıyor mu?”
Yanıt:
Uygulanan tedavinin türü/süresi ve cerrahi raporlar görülmeden yorum yapılamaz. Klinefelter olgularında deneyim ve teknik belirleyicidir; bazı hastalarda tekrar girişimlerle sperm elde edilebilir.

“Klinikte hafta sonu oluyor musunuz? Saatler nedir?”
Yanıt:
Klinik planlama randevu ile yürütülmelidir. Hafta içi çalışma saatleri ve cumartesi yarım gün uygulamaları değişkenlik gösterebildiğinden, en doğru bilgi için asistanlık birimiyle iletişime geçilerek randevu oluşturulması önerilir.

“AMH 0.25, yaş 30. ‘Direkt tüp bebek’ denildi. Başka şansım yok mu?”
Yanıt:
AMH tek başına “direkt tüp bebek” kararı için yeterli değildir. Asıl belirleyici, ultrason muayenesinde görülen antral folikül sayısı ve yumurtalık rezervinin bütüncül değerlendirmesidir. Çok düşük AMH değerleriyle dahi, rezerv ve klinik koşullara göre gebelik elde edilebilen olgular bulunmaktadır. Bu nedenle yalnızca AMH üzerinden kesin hüküm yerine ayrıntılı değerlendirme gerekir.

Erkek infertilitesinde ameliyat kararı, ancak standart tetkikler tamamlandıktan ve olgunun alt tipi netleştirildikten sonra verilmelidir. Varikosel, azospermi ve kriptozoospermi gibi tabloların her birinde cerrahi “otomatik çözüm” değildir. Sperm niteliği (morfoloji/hareketlilik), hormon profili, genetik incelemeler ve sperm DNA hasarı; cerrahinin zamanlamasını ve gerekliliğini belirleyen temel parametrelerdir. Deneyimli ekip, doğru raporlama ve laboratuvar koordinasyonu da tedavi başarısında kritik rol oynar.

Vermiş plduğu değerli bilgiler için Op.Dr.Tansel Kaplancan’a teşekkür ederiz.

***

Bizi instagram ve Facebook tan da takip edebilirsiniz.

Tüp Bebek Soru ve Cevap  konusunu okuyanlar aşağıdaki konuları da  incelediler;

Düşük Yumurta Rezervinde Yeni Yaklaşımlar
Tüp Bebek Tedavisinde Testler ve Önemi
Sperm DNA Hasarı ve Tedavisi. Op.Dr.Tansel KAPLANCAN
Yumurta ve Sperm Kalitesini Artırma Yöntemleri.
Yumurta Canlandırma Tedavileri. Dr.Emin Haqverdiyev
Düşük  Over Rezervi İle İlgili Yeni Çalışmalar.
Erken Yumurta Yetmezliği. Op.Dr.Erbil Yağmur
Tüp bebek Tedavilerinin Başarısında Hasta Doktor iletişimin Önemi.Op.Dr.Aziz İhsan Tavuz
Yumurta ve Embriyo Ne Zaman Dondurulmalı? Op.Dr.Enver Kurt
Tüp Bebekte Embriyo ve Tutunma Sorunları – Doç. Dr. Nadiye Köroğlu
Dondurulmuş Embriyo ve Taze Embriyo Hangi Durumlarda Başarılı? Prof.Dr.Turgut AydınSperm Sıfır ise Tedavi Olur mu? Op.Dr.Tansel Kaplancan
Tüp Bebek Tedavileri. Soru Cevap Yayınımız

Op. Dr. Selen Ecemis’ten Tüp Bebekte Başarının Sırları
Tüp Bebek Tedavisinde Son Çalışmalar. Prof.Dr.Gökalp ÖNER
Tüp Bebek Başarı Hikayesi ; Mucize mi? İnanç mı? Aliye Sibel Tuzcu

 

Tüp Bebek Tedavileriniz için Çocuk İstiyorum Formu ile bize ulaşabilirsiniz.

 
 

ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ