Beni En İyi Siz Anlarsınız
Sevgili Sibel Tuzcu,
Sizi tanımış olmak, başarınızı ve hikayenizi okumuş olmak beni bir kadın olarak hem gururlandırdı hem de cesaretimi arttırdı. Yaşadıklarınıza karşılık gösterdiğiniz mücadele örneğinden dolayı size sonsuz teşekkür ederim. Sitenizle tanışmamdan sonra sitenizden Prf.Dr.Semra Kahraman’a durumum hakkında soru sormuştum. Açıkçası ilgilenileceğini bile düşünmemiştim en azından bu kadar çabuk. Ama hocam sağolsun hemen ertesi gün beni cep telefonumdan arayarak bilgilendirdi beni. Çok mutlu oldum benim gibi yüreği yaralı anne olma çabasında biriyle ilgilenildiği için. Hep kendi çığlıklarımı yine sadece kendimin duyduğunu sanırdım. Ama sesimi duyan birileri vardı. Siz vardınız. İyi ki varsınız…..Bir önceki gün yine sizden bir telefon aldım 5 şubat’ta şehrimize bir semimer için gelecektiniz ve benide davet ettiniz. Üstelik ekibinizde Semra hocam’da vardı. Allah nasip ederse toplantınıza katılacağım. Sizlerle tanışmak, bilgilenmek için. Etrafımda da benim gibi anne olma çabasındaki tüm bayanlarıda organize ediyorum bu toplantı için. Birlik olmak tek yürek olmak için. Çünkü beni en iyi siz anlarsınız, ekibinizdeki arkadaşlarım anlar…
Benim öykümde bu. Sanırım savaşa devam edenler bölümünde yer alabilir dilerseniz. Ama size söz bu savaşı kazandığım an size daha umutlu daha güzel bir öykü de yazacağım yine isterseniz onu da savaşı kazananlar bölümünde yazabilirsiniz. Ben 30 yaşında ve 10 yıllık evli bir bayanım. Eşimle üniversite yıllarında çok erken bir evlilik yapmıştık. Bu bir aşk evliliğiydi. Şimdi geriye dönüp baktığımda kocaman iki yüreği olan çocuk olduğumuzu görüyorum. Erken evlenmenin bize yaşattığı sorunları birbirimize olan desteğimiz ve hergeçen gün artan sevgimiz sayesinde bir bir atlatıyorduk. Daha evliliğimizin ilk yılında o an arzu etmediğim bir gebelik yaşamıştım. Çünkü hayatımız bir düzene oturmamıştı ve ben daha 20 yaşındaydım. Eşim ve ben korkarak yapmıştık gebelik tahlilini. Pozitif çıkmıştı. İkimizde çok şaşırmıştık. Bir kaç gün düşünelim demiştik bekleyelim zaman en iyi ilaç değil miydi? Daha öğrenmemizin ikinci gününde kanama ve şiddetli ağrılarım başlamıştı bile. 8 haftalık gebeydim bunlar doğal mıydı normal miydi bilemiyordum. Ve içimde çoktan ölmüş evladımı nasıl dünyaya getireceğimi, bakacağımı ve başıma nasıl bir bela açtığımın hesabını yapıyordum. Oysa zavallı evladım kalbi bir kez bile çarpmadan içime geldiği gibi sessizce ve hiç yük olmadan gitmişti anneciğine. Ağrılarım dayanılmaz boyutlara gelince doktora gitmek zorunda kalmıştık. Yaşadığım ilk jinekolojik muayene bu olmuştu. Doktor bana düşük yaptığımı bebeğin yaşamadığını söylediği an benim için her şeyin sonu olmuştu. Çok uzun yıllar hatta zaman zaman hala bunun için kendimi suçlamıyorda değilim. Canım yavrum istenmeyen bir bebek olmak istememişti muhakkak ki. Kim ailesinin başına sorun olmak isterdiki. Bunu hissetmişmiydi acaba. Doktorum kürtaj yapılması gerektiğini söyledi ve ben kanayan yüreğimle eve döndüm o akşam. Yaklaşık iki üç ayda on kilo birden verdim. Bu olayın benim yaşamım üzerinde hala çok derin izleri olduğunu biliyorum. Yıllar hızla geçti eşim askere gitti geldi evimizi yaptık, işlerimizi düzene oturttuk ve 26 yaşına geldiğimde nihayet anne baba olabileceğimize karar verdik. Ve araştırıp iyi olduğunu düşündüğümüz bir doktor bulduk. Sağ yumurtalığımda bir kist olduğunu ama buna rağmen gebe kalabileceğimi çünkü bunu daha önce başardığımı söyledi. Zaman hızla ilerliyordu bende tüm sabrımla bekliyordum. Odasını duvar kağıdı yapıyor yer döşemeleriyle bile özel olarak ilgileniyordum. Tek tük bebek alışverişlerine bile başlamıştım. Kendimi bu fikre zevkle alıştırıyordum. Aylar geçiyordu fakat hiç bir değişiklik olmuyordu bir yılın sonunda doktorum rahim filmi çekmeyi uygun gördü. Ve bu filmle tıkanmış olan kanallar açılabilirlerdi de. Film çekildikten sonra doktorum kanalların muhtemel yapılan kürtaj neticesinde tıkanmış olabileceğini şimdi daha sağlıklı olduğumu söylemişti. Öyle ki benim ısrarlı sorularım karşısında hiç unutmuyorum şu an sokaktan geçen kızlardan bile daha sağlıklı olduğumu söylemişti. Zaman yine hızla akıyordu, beklemek ne kötüydü. Üç koca yılın sonunda artık umudumu kesmeye başlamıştım bu iş böyle olmayacaktı. 2004 yılının ilk günlerinde adet tarihimin bir kaç gün geçiktiğini farkettik eşim hemen bir test aldı hevesle ben dışarıdan onu takip ediyordum umutlanmak istemiyordum çünkü uzun zaman bunun etkisinden kurtulamıyordum. ve nihayet sonuç pozitifti ben hamileydim. Müthiş sevindik hemen doktora gittik. O güne kadar bana yaptırdığı tüm tedavi ve tetkikleri de beraberimde götürdüm.Bana bir sürü tenbihlerde bulundu zaten zor elde ettik aman dikkat dedi. Elimden gelenin en iyisini yaptım progesteron hormonu ve folik asit içeren haplarımı aldım. Beslenmeme özen gösterdim. Herşeyim bir bebeği besler gibi saatliydi. Sevincimizi tüm aileyle, dostlarla paylaştık. Telefonlarımız artık susmuyordu. Yürürken, uyumadan önce fırsatını bulduğum her an içimden onunla konuşmayı sürdürüyordum.Hiç korkmamasını onu elimden geldiğince tüm kötülüklerden herşeyden canım pahasına koruyacağımı söylüyor,okşuyordum. Hatta babamızı bile konuşturuyordum. Belki bizi duyamıyordu ama hissettiğine emindim. İlk bebeğime yaptığım ilgisizlik ve hatayı bir daha yapmamaya kararlıydım. 9 haftanın sonunda bebeğin kalp atışlarını takip etmek üzere gideceğimiz rutin doktor kontrolüne kadar herşey çok yolundaydı. Doktorum muayene esnasında oldukça endişeliydi. Ters birşeyler vardı. Bizi odasına davet etti. Teselli edici bir takım laflar etmeye başladığında neler olduğunu çoktan anlamıştım. Bebeğin ölmüş olduğunu ama vazgeçmemem gerektiğini söyledi çünkü şanslıydım ona göre gebe kalabiliyordum bu nasıl şanssa demiştim içimden(ki sonraları başkalarını duyunca bunun için şükreder olmuştum) Artık doktoru duymamaya başlamıştım tüm vücudum yanıyordu. Nefret ettim kendimden, tiksindim, yok olmayı diledim. Eşim daha fazla dayanamadı fena olduğunu söyledi ve yığıldı. Gözyaşlarımı içime akıttım eşimin ellerinden tuttum ve hiç konuşmadan oradan çıktık. Yol boyuncada konuşmamaya devam ettik ve arabamızla eve giderken kar şehri ele geçirmişti artık. Evimize karda bata çıka yürürken artık dayanamıyordum gözyaşlarım müthiş bir hızla ve yoğunlukla yüzümden yerdeki karların üzerine akıyordu. Ertesi günde sadece yüreği değil aynı zamanda umutlarıda kanayan ben kabuğuna çekilmişti.Hala bitmiş değil yüreğimdeki fırtına. Kimi zaman coşar ağlar, dilenir, kimi de öyle sessiz sabırlan bekleşir yüreğim. Bütün bu yaşananların neticesinde ciddi bir sorun olduğunu bunun tesadüf olmadığını düşündüm. Ve araştırmaya başladım elimdeki bilgilerle. Birçok doktora, profesöre danıştım, bulunduğum şehrin dışındakilere bile. Ve öğrendim ki kanalları ve rahim içini görebilmek için çekilen filmde de şimdi çok net görebildiğim bir sorun vardı. Rahim içinde neden oluştuğu bilinemeyen bir yapışıklık ve septum vardı. Sağ yumurtalığımda hamilelik şansımı azaltan kisti de ilave edersek. Zaten düşüğe neden olduğu bilinen üç sorunu aynı anda yaşıyordum.Doktorum o filmi çekme gerekliliğine aykırı hareket ederek benim için çok önemli olan sorunları görememişti. Oysa şu an parmağımla işaret edip herkese ben bile çok net gösterebiliyorum. Çok suçladım doktorumu. İlkini belki değil ama ikincisi kaybetmeyebilirdim bebeklerimin. Bir anlık hatası benim için nelere bedel olmuştu. Hadi ilk görüşte atlamıştı(ki filmide özel ve bir hayli pahalı bir kuruluşta kendi çekmişti.) Peki hamile olduğumu söylediğinde de elinde o filmler vardı. Yine mi görememişti….Biliyorum keşkeler hep geç kalır. Ama elinde değil insanın. Allah nasip etseydi eğer şu an bebeğim doğmuş ve altı aylık bile olmuştu. Neler yapardık kimbilir…Dört ay önce şehrimizdeki üniversite hastenesinde bir profesörün gözetiminde histeroskopi ve laparoskopi ameliyatı oldum. Sorunlarımdan kurtuldum doktorum altı ay içinde spontan bir hamilelik beklentisi içinde olduğunu. Altı ay içinde bir hamilelik oluşmazsa başka yollar deneneceğini söyledi. Dört ayın sonunda hala bir şey elde etmiş değilim. Sabırla bekliyorum. Allah’tan her dileyen her isteyen için hayırlı evlatlar diliyorum.
Kimi zaman kendimi çok güçsüz, isteksiz hissediyorsam yorulduğumdandır. Ve kimi zaman bir dikişte bitiyormuş gibi geliyorsa zaman vaktimin daraldığındandır. Ve ben elleri böğründe yatağımda kıvrılıp ağlıyorsam geceleri özlediğimdendir. Garip bir duygudur bu hiç tükenmeyecek bir kaynak gibi içinizde sızar kimi soğuk, kimi sıcak yatağında ilerleyen bir su….
Sevgiler ve sonsuz saygılar.
AV..