lady q  


Çocuk İstiyorum Dayanışma Derneği – Tüp Bebek

Ankara’dan Size Selam Getirdik

Ankara’dan Size Selam Getirdik

Merhaba sevgili dostlarım;

Toplantı Resimlerine Buradan Ulaşabilirsiniz.

Güzel bir toplantının ardından, henüz yorgunluğumuzu bile üzerimizden atmadan buradan sizlerle toplantıyı paylaşmak istedim. Giderken hava koşulları uygun olmayabilir diye önlemimizi önceden alıp, ben Cansın ve derneğe destek amacıyla gelip çalışan Ayşe Cumhuriyet treniyle öğlen yola çıktık. Oldaki tren rötar yaparsa hiç olmazsa toplantıdan bir gün önce orda olacak. ve arkada kalanları bekleyecektik.

Muko, Ezo, Tarkan, Yeşim, Hülya, ve Hülyanın ablası gece treni ile yola çıktılar.

Geçtiğimiz yolların yarıya yakını karlıydı, ama hava acıktı Yarım saat rötar yaparak indik. Doğruca afişlerimiz ve broşürlerimiz ile ertesi gün toplantı yapacağımız Bent Apart otele gittik. Çok korkusuz gidiyorduk. Çünkü daha önce oteli görmemiştik ama birlikte toplantı yapacağımız Güven Hastanesinin Tüp bebek Merkezinin Sorumlu Müdürü Dr. Hakan Kozinoglu ve Halkla ilişkiler Müdiresi Ayfer Hanım bir kaç defa gidip otele bakmışlardı. Sorun olsaydı mutlaka bize de iletirlerdi. Elimizde 6 bavul vardı toplantı ile ilgili ve biz bunları oradan oraya taşımadan otele bırakmak istedik.

Otele girince inanın çok hoşumuza gitti. Giriş çok nezih ve çok sıcak dosenmısti. Kapının sağında girişte bir yılbaşı camı vardı ve çok hös süslenmişti. Işıklar sıcak sarıydı ve girer girmez içimiz ısındı. Sonra toplantı için geldiğimizi, eşyalarımızı bırakmak ve salonu da görmek istediğimizi söyledik. Çok sıcak karşıladılar ve hemen aşağıya salona aldılar. Bu arada hos birsey oldu bizim kızları çok güldüren onu da anlatayım nasılsa dilden dile kulağınıza gelecektir, ben kendimle dalgamı kendim geceyim.

“Buyrun sizi salona götüreyim ” dedi arkamdan birisi, ve ben teşekkür ederek dondum sesin geldiğini sandığım kişiyi takip ettim adam önümde asansörü bekledi bende bekledim ve arkamda da ben nereye gidersem oraya yönelecek olan kızlar tabii. . EH. . asansör açıldı adam asansörden içeri girdi bende peşinden. Adam ” hanımefendi burası yukarı çıkar. Siz salona diğer beyle aşağıya ineceksiniz ” dedi. Bana aşağı salonu göstermek isteyen görevli de biz onu takip ediyoruz diye aşağıya inmiş gitmiş tabii. ” aaa nerde bana seslenen adam. ” oda aşağıya inmiş, arkasında biz yokuz bizi arayıp duruyor.

O yorgunlukla o anda cok güldük tabii. . Ama aşağıya indik iyice şaşırdık. . Açıkçası bu kadar hoşluğu bir arada düşleyememiştik. Küçük beyaz çiçeklerle oval olarak süslenmiş bir kapı. . Bembeyaz masa örtüleri masaların üzerinde sepetlerde çiçekler, sandalyeler giydirilmiş arkası kocaman fiyonklu . . . . olamaz burası bizim değil dedim… sağa sola döndüm yooo. . . solumda vestiyer var sağımda duvar. . Baskada yer yok. Önüm kapı . Allah Allah bizim için mi süslemişler? Şaşkınlıkla birbirimize baktık. . Hemen sorduk tabii biz öyle şeylerde üstümüze hiç alınmayız olur mu öyle kolaycacık hersey önümüze seriliversin. .

“Yarın burada düğün var ve bizi atladılar.. “. Hayır dedi görevli şaşkınlığımıza gülerek. , burası yarınki Çocuk İstiyorum Dayanışma Derneği toplantısı için. hazırlandı. . Alışkın değiliz öyle çok güzel karşılanmaya ;hırpalanmadan öyle abuk subuk şeylerle karsılaşmadan nasıl olur?.

Meğerse Özellikle bu kapı süslü olurmuş ve salonu hep ziyafetler için kullanırlarmış. Biz tabi hiç böyle birseyle daha önce karsılaşmadığımız için, kendine bu kadar özenen bir otelle karsı karsıya gelmediğimizden şaştık kaldık. Hersey hazırdı. Çok rahatlamış olarak çıktık oradan tabiim. . çocuklar gibi gülerek Cansın ve ben , Ayşe. Cansın ve Ben salonun kapısının önünde resim çektirmeden gitmek istemedik. Ve resim de iste bu .

Umarım websterimiz sayfayı okuyup buraya koymuştur onu:-).

Ertesi gün sabah erkenden Mukolar bize (benim Ankaraya gelince kaldığım sevgili babaanneme) geldiler. Beraber kahvaltı yaptık ve hazırlandık. Bu isin benim en çok sevdiğim en insancıl ve en sıcak bölümüdür. Saclar fönlenir. Hep en çok söylenen laf güzel oldu mu, bu nasıl? yakısmısmı? dır. Ortada bir ayna orada bulunan 5 kadın birden aynada kendilerini görmeye çalışır. Yanlış boyamalar gülüşmeler, şakalaşmalar. . Sonra geç kalınmasın diye alelacele koşarak taksi bulma telaşı.. Otele geldik ve hemen aşağıya indik masalarımızı hazırladık konuklarımız için. her sandalyenin önüne birer tişört, birer broşürümüzü koyduk. Güven Hastaneside geldi onlarda esyalarını yerleştirdiler. ilk defa Ayfer Hanımla karşılaştım Hiç beklediğim gibi değildi ama hayal kırıklığına uğramadım.

Ben telefondan konuşmasından sarışın iri yarı birini hayal etmiştim. Sesinin tokluğundan falan ama karşıma çıtpıtı incecik kumral bir genç hanım çıktı. Sonra konuklarımızı beklemeye başladık. .

Ve sevgili dostlarımız 12. 00 den sonra yavaş lavaş gelmeye başladılar. Maharet yarışmasına kurabiye kek getiren azdı. İstanbul feci bir şekilde fark attı Ankara’ya. Ama gelen kurabiye , pasta ve tatlılarda bir harikaydı. Hele arkadaşlar üyelerden biri elde cevizli baklava açmıştı küçük baklava dilimi kesmiş inanılır gibi değil. Tabici birinci oldu.

Uzun zamandan beri bu kadar lezzetli bir baklava yememiştim. Dr. Hakan Bey bayağı bir bana (herhalde yiyişime baktı) aman Sibel Hanım kilonuza dikkat edin dedi. Ben asla yemem dedi ama benden sonrada imrenip ufacık bir lokma almış . İtiraf etti. Birinci Sevinç Hanım, İkinci Mürvet Balcı oldu. Kadayıf dolması tatlısı yapmıştı. Sevgili Kara’mız (Üstü Pembe şekerli içi cukulatalı kurabiyeleri ile ve gerçekten hem lezzetli hemde çok ilginçtiler) üçüncü oldu. Onlara boy tahtadan kum saati armağan ettik. Hayatın ve Zamanın ne kadar değerli olduğunu , bunun için kendilerini hırpalamamaları gerektiğini anlatmak için. .

Evet Gelelim toplantımıza ve neler konuşulduğuna . . Toplantımızda Dr. Hakan Kozinoğlu, Prof Rıfat Gürsoy ve bütün uzman ekip ;embiryologundan, ürologuna tek tek konuşma yapıp branşları ile ilgili tek tek uzun uzun hastaların sorularına cevap verdiler. Her konunun arkasından bayağı bir soru yağmuruna tutuldular . Ama alınan cevaplar oldukça uzun ve yeterliydi. Tabi çok titiz ve çok iyi hazırlanmışlardı. Çok güler yüzlü ve ayrıntılı cevaplar verdiler. Bu toplantıda konulan bazı konuları yakında sitede yayınlıyacagım. Sizin bu konulardan eksik kalmanızı kesinlikle istemiyorum.

Sonra sıra geldi ücretsiz tedavi kurcasına ilk çekilişi embriyolog Lale Hn. yaptı ve Ankaradan Zühal Yazıcı Gökbulut isimli bir arkadasımıza, ikinci cekilisi Dr. Hakan Kozinoglu yaptı İstanbuldan Güzide Bozburuna çıktı. İlaç bağısı kurası da arkadaşımız tulip e çıktı. . Gönül herkesi mutlu etmek istiyor ama elimizden gelen bu. . . Bu hareketi desteklerseniz en azından buna inanan nice hastaneler artık tek tedavi bağışı değil çifter tedavi bağışı verebilir

Toplantıdan sonra biz istanbuldan gelenler uzun sure salonda kaldık. Herkes gitmiş , sandalyeler bos. . Yaptığımız şeyin güzel olduğu biliyorduk. Ama birbirimizle toplantı hakkında hiç konuşmadık. Sanki herkes ağır bir ameliyattan yeni çıkmış gibiydi. eşyalarımızı toplarken.

Sonra İlkyinin bize yer ayırtmış olduğu restorana geçtik. Giderken sitedeki ilk arkadaşlarımızdan “inanç” nickli arkadasımıza uğradım. İkiz bebeklere hamile doğurdu doğuracak. Beni de epey korkutmuştu 14 aralıkta doğum yapacağım diye. Meğer benimle dalga geçmiş. Bende herseyi bir tarafa bırakıp nefes nefese kosa koşa onu görmeye gittim.

Neyse bunu da onun alacağına yazdım.

Gittiğimiz restoranda hersek son derece lezzetliydi. Biz sabah kahvaltısından sonra toplantıda getirilen tatlı ve kurabiyelerle biraz açlığımızı bastırmıştık ama simdi çok açtık. Çünkü toplantı bitmişti, herseyi en ince ayrıntısına kadar dikkatli olmak hepimizi diken üstünde yapmıştı. O anda tam anlamıyla rahatlama haleti – ruhiyesi içindeydik. Karnımız çok açtı doya doya yemek, gülmek ve hatta içmek istiyorduk Yani tam anlamıyla desarj olmak istiyorduk.

Mezeler ve yemekler gerçekten çok güzeldi. tıka basa karnımızı doyurduk ama o kadar yorgunduk ki resimlerden de görebileceğiniz üzere hepimizin yorgunluktan suratımız sararmıştı ve sesimiz çok çıkamıyordu. Trene yarım saat kalaya kadar iyice sohbet ettik ve sonra kalktık. Ben her zaman en geç yarım saat önce trende yada olacağım yerde olmalıyım hemen paniklerim. Trenin kalkmasına yarım saat kaldığını öğrenince tabi ki hemen her zamanki gibi panikledim. Bu trene bininceye kadar sürdü. Ve trene binince rahat bir nefes aldık ama o da ne tren dökülüyor. Sevgili Suzi kulakların çınlasın. . .

Nerde o sabah Ankara ya geldiğimiz tren. Gerçi bu gene İstanbul Ankara arası yolculuk yapılan trenlermiş ama tabiki genede eskiydi ve çok sıcaktı. Sevgili Kara ve güzel insan esi Cafer bizi el sallayıp uğurladılar. . Tren hareket eder etmez Hemen restorana geçtik ve orada sohbet ettik.

Sanırım bu pulmanla son seyahatimiz olacak. Bundan sonra ya kompartman ya hiç. . . Donuş iki günün yorgunluğundan çok sıkıntılı ve uzun geçti. İstemem bir daha
Trenden aklımda kalan en güzel an. Ezo, ben ve Cansın’ın trenin penceresini yarıya indirip dısarda lapa lapa yağan karın ağaçlarda ve yerdeki çalılıklarda bıraktığı dantel gibi hoş görüntüleri izleyip, mis gibi temiz havayı içimize çekmek oldu.

Sabah 07 . 30 da İstanbul a indik
Aklımda kalanlar ise şunlar . .
Hava ağır ağır karanlıktan aydınlanmaya doğru acık mavimsi kızıla çalan bir renk . . .
Ben Cansın ve Ayşe ellerimizde ağır bavullar. . . .
Üç kadın ve sokaklarda dolasan cılız köpekler. .
Taksisi olmayan durak. .
Cansının aklına düsen fırından gelen yeni çıkmış ekmeğin mis gibi kokusu.
Benim diretmem ve Cansın’ın homurdanarak etrafta fırını aramamız. .
Bu sefer de taze cay kokusu istememiz. .

Her şey gönlünüzce olsun. . . .

Kucak sevgiler:. .
Sibel Tuzcu

ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ