Belki Başka Bir Bahara
Ben 9 yıllık evli bir bayanım.İlk iki yılımı korunmak, son 6 yılım ise cocuk sahibi olabilmek adına tedaviyle gecti. Son 1 yıldır hastanemden uzaktayım. Oluruna bıraktım artık. 6 yıl hasta hane köselerinde çektiğim sıkıntıları bir ben bilirim bir Allah. Su anda Amerikana yasıyorum. Yakınlarım bunun cok iyi bir fırsat olduğunu söyleseler de psikolojik olarak kendimi uygun bulduğum bir zamanda tekrar tüp bebeği deneyeceğiz.
Tedaviye ilk başladığım zamanlarda, hasta hanede basımdan gecen bir olayı, öykülerimi yayımladığım sitemde yer verdim. Uygun bulursanız, sitenizde bu öyküye bir yer verebilirsiniz diye düşündüm.
Oturmuş sıramı bekliyordum hasta hane koridorunda.Yanımda oturan yaslıca bir kadın merakla sordu ;
– Sende mi tedavi için geldin?
– Evet teyze.
– Yasin kaç?
– 27
– Olur olur yasin daha cok gençmiş.
Muhabbetini, etrafında çocuğu olmayıp ta sonradan çocuğu olan tanıdıklarını anlatarak devam ettirdi. Komşusu Fatma hanimin gelinin de çocuğu olmamış 2 yıl. Ama sonra bir yatıra gidip adak adamışlar o yıl hemen hamile kalıvermiş. Kendi görümcesinin çocuğu da 7 yıl sonra olmuş. Toprak çanağın içinde sıvı yağı kızdırıp buharına otururmuş hep. Komşusunun eski kiracısı da 3 düşükten sonra nur topu gibi biç oğlan doğurmuş.
– Kusur kimde peki?
O sırada hemşire ismimi anons etti. Yerimden kalkıp kapıya yöneldim. Kusur kelimesi kulaklarımda takılı kaldı.
İçeri girdiğimde o sevimsiz muayene masası çarptı gözüme. Her gördüğümde ürkmüşümdür o garip masadan. Hemşire hazırlanıp masaya yatmam gerektiğini söyledi. Huzursuz bir şekilde çıktım masanın tepesine ve beklemeye başladım. Doktor geldiğinde bazı sorular sormaya başladı. Kendimi rahatsız hissedip kalkmak için doğrulduğumda kalkmamamı söyledi. Bu arada odaya yavaş öğrenciler de girmeye başladı. Bir de baktım etrafım dolmuş, ben uygunsuz bir sakilde yatıyorum.Doktor sürekli sorular soruyor. Muayene için hemşire yaklaşıp, bir alet takti. Epey canim yandı. Benden bir parça alıp kenara koydular.Tam o sırada doktorun cep telefonu çalmaya başladı. Elindeki eldivenleri çıkarıp başladı konuşmaya.
– Yavruuuuuum, caniiiiiiiiiiim, baliiiiiiiiiiiim.Hanimis babasının güzeli.Derslerini yaptın mi? yemeğini yedin mi?…
Bitmek bilmeyen sorularla , cocuk sesleri çıkararak dakikalarca telefonda muhabbetini sürdürdü. Masanın üzerinde yatmak ayrı bir dertken üzerimde alet takılı , her tarafım acık, çevremde bir yığın insanlarla hocanın konuşmasının bitmesini beklemek sinirlerimi haram etti. Herken sus pus hocanın telefon konuşmasını dinliyordu. Durumumdan iyice rahatsız olup kalkmak için davrandım ama hemşirenin kızgın bakışlarıyla karsılaştım.
– “Ne yaptın?” diye sordu.
Alet yerinden çıkmıştı. Beni tekrar yatırıp takmak için uğraştı sinirle. Kalkıp odayı terk etmek istedim. O randevuyu alabilmek için cok uğraşmıştım. Simdi sinirle her şeyi mahvetmekle mahvetmemek arasında gidip geliyordum. Kendime telkinler vermeye başladım. Telefon konuşması bittiğinde hoca kaldığı yerden devam etmeye başladı. Sıra göğüs muayenesine gelmişti.Öğrencilerinden birine, muayeneyi yapmasını istedi. Genç cocuk sıkıntılı halimi anlamış olacak ki fazla baskı yapmadan muayene yapmaya başlamasıyla hocasından azar işitmesi bir oldu.
– “Bırak bırak sen hiç hayatında meme ellemedin mi oğlum.?” Diyerek göğüslerime öyle bir bastırdı ki can havliyle bağırdım. Etraftaki öğrenciler gülüşmeye başladı.
Artık dayanacak gücüm kalmamıştı. Sanırım yeterli diyerek kalktım yerimden hısımla. Doktor bana birseller söylüyordu ama duymuyordum. Yüzüne bile bakmıyordum. Hızla giyinip çıktım odadan.Arkamdan hemşire koşarak geldi elime bir parça tutuşturdu.
– Bunu laboratuara vermen lazım.Sonuçları alınca bana getir dedi.
Cop tenekesine doğru yaklaşıp elimdeki, benden aldıkları parçayı bıraktım bitkin bir şekilde, yavaşça. Diğer avucuma baktım, hastaneye gelirken yanıma aldığım umutlarımı tutuyorum siki. Avucumu açıp birer ilaç kokulu koridorlara bıraktım onları. Uç beş adim ilerledikten sonra durup arkama baktım. Umutlarım yerlere saçılmış duruyorlar. Gönlüm elvermedi ilaç kokulu koridorlarda onların yok olmasına. Geri donup topladım umutlarımı soğuk betonların üzerinden birer. Onların yerine iki damla gözyaşımı saldım yerlere sade bir törenle.
Umutlarıma ne mi oldu? Eve gidip rafa kaldırdım onları ve arkalarından seslendim hüzünle, “Belki başka bir bahara” .